bugün

entry'ler (800)

miracle aligner

the last shadow puppets'ın 8 yılın ardından gelen 2. albümü everything you've come to expect'in 2. şarkısı olmasının yanı sıra en iyisidir kanımca.

come on miracle aligner
go and get ‘em tiger
get down on your knees
get down on your knees again

the oceans of ganymede

Brazzaville'in yeni albümü. Aynı ismi taşıyan şarkısı da pek tatlı. dinleyin.

yok öyle kararlı şeyler

dün akşam kadıköy karga barda albümlerini pek güzel tanıttılar. sahne performanslarının bu denli iyi olmasına şaşırmadım değil. educatedear ile ray ray kasım ve nereye sıçacaklar ın seslendirilmesi de eğlenceli oldu. her şeyi geçtim el emeği göz nuru, senden benden bağımsız albümlerini de oradakilerin arzu ettikleri bir meblağa göre fiyatlandırmaları da ayrı bir hoş oldu. başarılar dilerim hepsine.

ha son olarak gecede kötü olan tek ayrıntı, solistin, sahne dekoru olarak kullanılan 34 yökş 11 numaralı plakalarını 'plak çıkarmak pahalı geldi, bizde bunu tercih ettik' şeklinde yaptığı bir espriye malzeme etmesiydi. * her neyse iyidirler bunlar kalitelidirler, bunca çöplük gruplar arasında kendini dinlettirebilendirler. aferindir onlara.

aliye uzunatağan

anton çehov üzerine yazılmış tezi tüm üniversitelerde okutulan, zamanında ali poyrazoğlu ile birlikte edinburg ta bir workshop ta eğitim almış, 61 yaşında olmasına rağmen güzelliğini koruyan inanılmaz sıcak, gerçek bir durum oyuncusu, şarap gibi kadın.

(bkz: aliye nin defteri)

yağmurlar

hüsnü arkan ın 'yalnız değiliz' albümünde feyza erenmemiş in eşlik edip ilahlaştırdığı şarkı şeklinde özetlenebilir bu parça. tabii dinleyene düşecek pay farklıdır. dinleyin, hayatınıza girmiş ve elbette çıkmış güzel insanları yad edin. feyza eren de özlenmiş-miş de çoktan beridir iki gün evvel karşılaşacağımız tutmuş. selamlar.

ah bu yağmurlar, delik deşik ediyor içimi
sığınsam, bir ocak bulsam, ısınsam
ah bu yağmurlar

bir yanım diken, öte yanım gül, kanıyor
bir dert ki bende çare yok
sende insaf yok.

istanbul ahh, bahar geldi aman, yaz geldi
akşam vakti, efkar geldi aman, saz geldi
bana gelenler geldi, geldi.
sen gelmedin.
bana gelenler geldi, geldi.
sen gelmedin.

ah çıkıp gitsem, çarpsam kapıyı kime, nereye
günahsız bir el bulsam, dokunsam
ahh, bu yağmurlar.

sağ yanım derya, sol yanım ateş, yanıyor
bir dert ki bende çare yok
sende insaf yok

istanbul ahh, bahar geldi aman, yaz geldi
akşam vakti, efkar geldi aman, saz geldi
bana gelenler geldi, geldi.
sen gelmedin.
bana gelenler geldi, geldi.
sen gelmedin.

tek gecelik mavi ipek gecelik

yüzyüzeyken konuşuruz şarkısı. kadıköyden karşı sahile seslenir.

gecenin üçünde kaçırdığım taksiye binen müşteri olma ihtimalinde aradığım şeyler;
mutluluk ve benzeri, unutulmuş bir sesten duyulan sevgi sözleri gibi.
tek gecelik mavi ipek gecelik giysen
tek kişilik bir koltuk yeter gece için.
iki seçenek arasında kalmak zor, ben hangi taraftayım
aklına gelmiyor şu an belki ama dilinin ucundayım
gişelerde trafik yoksa eğer yarım saatimi almaz
mesafeler aramızı bozmasın, bir köprü uzaktayım.
tek kişilik bir koltuk yeter gece için.

lerzan mutlu diyosun *

http://vimeo.com/44155238

louis aragon

istasyonda konuşan iki dilsizdi onlar
ayrılığı söyleyen kara gürültülerde
şaşkındır buralarda ayrı düşmüş aşıklar
kış'ın ve silahların beyazlığında.

l. aragon

ash cloud

brazzaville şarkısı. 2011 de izlanda da yaşanan eyjafjallamşcdkslkf * yanardağı patlaması sonucu çıkan küllerden etkilenen avrupa semalarını anlatır.

(bkz: dünyanın sonuna bir prova)

brazzaville

9 şubatta salon iksv'deler.

ölmemişiz

2:08 dklık yüzyüzeyken konuşuruz parçası. sanırım bahsi geçen kent, chicago; semt ise, kadıköy.

çok özlemişiz de eşekliğimizle susmuş kalmışız
o günlerimizde biz ölmemişiz de biraz yıpranmışız
insan düşünmüyor değil
hiç üzülmüyor değil
ama benim de hatam var
gel benim için değil
yemin ederim değil
başka bir konu var
tam 3 sene önce rüzgarıyla ünlü bi yerde tanışmışız
dün yine aynı güzide semtimizde karşılaşmışız
insan düşünmüyor değil
hiç üzülmüyor değil
ama benim de hatam var
gel benim için değil
yemin ederim değil
başka bir konu var.

saçmaladım ne şikagosu mk samsunmuş editi.

yaz geçer

yüzyüzeyken konuşuruz şarkısı. bununla kış geçer.

güneylere inmeden önce bi kaç saat
yapraklarını dökmeye çok hevesli bir ağaç
gibi ağladın, hazır değilsin yaza
sen yalan söyledin bana
düğümlerini çözemedim diye çok üzüldüm
sen de bunu görüp yatağa gömüldün
belki ben yanlış anladım ama
sen yalan söyledin bana
kuşlar göçer günler koşar yaz geçer bir şekilde
az su içip çok konuşan bir kız gibi şehirde
az gişe yapmış o güzel filmde
yan rolleri hep yıktın bana
maç bitmeye yakınken sahaya inen holigan
gibi az şey bilip çok şey hisseden bir insan
olarak çok yanlış yaklaştım sana
ama sen çok yalan söyledin bana
kuşlar uçar günler koşar yaz geçer bir şekilde
çok su içip az konuşan güzel kız gibi şehirde
az gişe yapmış o güzel filmde
yan rolleri hep yıktın bana.

uuuv paun pa pa pau pavn paun pap pa pa paun pavn pavnn mırın mırın.

editto: şimdi tam oldu.ne güzel.bye

gitmem daha

bir ferzan özpetek klasiği olarak sezen aksu nun sesini bu filmde de duyuyoruz. başarılı.

(bkz: magnifica presenza)

ateş edecek misin

harika bir intro ya sahip yüzyüzeyken konuşuruz un en güzel parçası.

sıkılmıştım ben de biraz hep aynı yerde durmaktan
yanında olmak varken hep arkanda koşmaktan
beni bu kentte tutan boğazı değil, geçmişimdir
sen nasıl gidiyorsun, hep merak etmişimdir.

yarın sabah geri gelmeyecek misin
ben mi kalkayım yoksa çayı sen demleyecek misin
madem öyle lafı uzatmaya gerek yok
ben mi öleyim yoksa ateş edecek misin?

rahatsız ediyorum ama, çiçeğe su verdin mi
evet bunun için aradım, başka ne olabilir ki?
he bir de, yola çıktığın zaman hangi köprüyü seçtin
tam beş saat olmuş izmit'i yeni mi geçtin

yarın sabah geri gelmeyecek misin
ben mi kalkayım yoksa çayı sen demleyecek misin
madem öyle lafı uzatmaya gerek yok
ben mi öleyim yoksa ateş edecek misin?

sign on the window

friends in 8. sezon final bölümünün sonunda çalmıştı. bir bob dylan şarkısı.

sign on the window says, "lonely"
sign on the door said, "no company allowed"
sign on the street says, "you don't own me"
sign on a porch says, "three's a crowd"
sign on a porch says that three's a crowd.
her and her boyfriend went to california
her and her boyfriend done changed their tune
my best friend said, "now didn't i warn you ?
brightoon girls are like the moon
brightoon girls are like the moon".
looks like a-nothing but rain
sure gonna be wet tonight on main street
hope that it don't sleet.
built me a cabin in utah
marry me a wife, catch a rainbow trout
have a bunch of kids who call me pa
that must be what it's all about
that must be what it's all about.

çok şükür bonus

elinle
sandığın kadar derine
değmedin. güzelliğine
kanmadım-oh
çok şükür

benim de
hayallerim vardı seninle
`dokunmuşum misal tenine
dokunmadım oh çok şükür`

bile
bile en derine
kırptı yüreğimi ama sonrası yok
niye
maymun ettin beni
evrim bu deli
auuaauaah..
lalallalalla..

şeklinde devam eden oğuzhan uğur un çok şükür albümünün son şarkısı. pığğh.

oysa ben

uzun süredir sandıkta duran naftalin kokulu fikret kızılok şarkılarından bu. bu gece çıkacağı varmış. söylenecekmiş-miş de çoktan beridir, kısmet bugüneymiş.

seher vakti

son dada konserinde aldı kanunu yine eline asil duruşuyla titretti telleri, seher vaktini söyledi.

akşam çöküyor dağların üstüne
çaresizliğim ise yüreğime
bırak seveyim seni sadece bir gece
seher vakti geçsin gizlice sessizce

aman efendim canım efendim konuş biraz
aman efendim canım efendim sarıl biraz sev biraz

a horse with no name

friends'in joey's big break bölümünde, joey'nin phoebe'nin büyükannesinin eski taksisiyle nevada'ya gelirken çalan america parçası. kostebek e selam çakarım. *

on the first part of the journey
i was looking at all the life
there were plants and birds and rocks and things
there was sand and hills and rings
the first thing i met was a fly with a buzz
and a sky with no clouds
the heat was hot and the ground was dry
but the air was full of sound

i been through the desert on a horse with no name
it felt good to be out of the rainin the desert your can remember your name
'cause there ain't no one for to give you no pain

after two days in the desert sun
my skin began to turn red
after three days in the desert fun
i was looking at a riverbed
and the story it told of a river that flowed
made me sad to think it was dead

after nine days i let the horse run free
'cause the desert had turned to sea
there were plants and birds and rocks and things
there was sand and hills and rings
the ocean is a desert with its life underground
and a perfect disguise above
under the cities lies a heart made of ground
but the humans will give no love.

the penalty

son eylül konserinde zach sahneye geri döndüğünde ukulelesiyle pek güzel söyledi bu şarkıyı. dedi ki;

like an ancient day and i'm on trial
let them seize the way, this once was an island
and i could not stay for i believed them
left for the lights always in season
impassable night in a crowd of homesick
fully grown children, you'll leave the lights
your family may not wait, sir, keep on believing
our parents rue the day, they find us kneeling
let them think what they may, for they've good reason
left for the lights always in season.

meeting place

dünyamın en güzel şarkılarından birisidir, yıllarca en güzel anlarımda eşlik etmiştir bana. alex in sesiyle, melodisiyle, sözleriyle mükemmel bir eser.